top of page

Anı… Devrim… Özgürlük…


1985 yılında birçok kaynağa göre bugün, TRT yönetimi 205 sözcüğün kullanımına yasak getirmişti. Sözcükler arasında anı, anımsamak, bağıntı, bağıt, başyapıt, betimlemek, bellek, benzeti, bileşim, çağcıl, çağdaş kadın, devingen, değgin, deneyim, deneysel, devinim, devrim, dış alım, dış satım, dinlence, dinsel, dirimsel, dize, doğa, doğal, düşlemek, düşsel, düzelti, doğal besin, gereksinim, etkin, etkinlik, eşgüdüm, eleştirel, görsel, işitsel, kuram, olanak, olasılık, onursal, ödün, öngörü, öykü, özgür, özgürlük, örneğin, ruhsal, saptamak, söyleşi, söylev, tutucu, tüm, toplum bilimsel, tümce, ulus, ulusal, ulusçu, uluslararası, yandaş, yaşam, yapısal, yasal, yapıt, yanıt, yapay, yontu, yazman, zorunluluk, zorunlu gibi sözcükler vardı. Sanki Türkçe sözcükler kullanmak ayıpmış gibi. Oysa ana amaç tabii ki sol görüşlülerin kullandıkları sözcüklere ket vurmaktı. Devrim… Özgürlük… Otorite sevmez bunları.


O sırada Türkiye haritasında yıl yöneticisi Güneş (yetkiyi elinde tutanlar), ay yöneticisi ise Mars (askerler, diktatörler, başkaldıran kişiler) idi. Dolayısı ile durumu anlayabilmek için önce 10 Şubat’taki gökyüzünün Türkiye’nin kuruluşunda gökyüzüne bıraktığı ize yani doğum haritasına ve o an aktif olan Güneş ve Mars’a yaptığı etkilere bakmamız gerek.  

O sırada gökyüzündeki Güneş, Oğlak burcunda (otorite, sınır koyan yapılanmalar) ve Jüpiter (fikirler ve inançlar) ile kavuşmuş durumdaydı ve Türkiye’nin Satürn (sınırlama) ile birlikte Terazi burcunda (uyumlanma) olan Merkür’üne (iletişim) kare açı (mücadele) yapıyordu. Yani zaten güçlü bir şekilde otoritenin düşüncelerini alıp kabul etmeye ve onların dilinden konuşmaya zorlanan Türkiye’ye ekstra bir baskı vardı. Bu fikirleri al ve uygula! Aynı zamanda Güneş’in tam tepesinde Plüton vardı hem de Akrep burcunda. Plüton yıkıcı dönüşümler, Akrep manipülasyon. Akrep Plüton’un en güçlü olduğu yer.


Plüton Terazi burcunun ilk on derecesinde (1971-1976) Türkiye’nin Mars’ı ile ilişkiye geçmiş ve Mars’ın o başkaldıran tarafı gençler ve özgürlük isteyenler ile askeri ve otoriteyi karşı karşıya getirmişti. İkinci on derecesinde Türkiye’nin Yengeç Yükseleni ve Plüton’u ile bağlantıya geçmiş ve vatan sevgisi, vatanı koruma ihtiyacını kullanıp manipüle etmiş, üçüncü parçası olan 20’li derecelere geldiğinde Türkiye’nin Satürn ve Merkür’ü ile direkt çalışmaya başlamış ve 12 Eylül askeri darbesi olmuştu. Sesini kes ve otur! 1983 yılının Kasım’ından itibaren ise Akrep’e geçmiş ve 1995 Kasım ayına kadar Türkiye’yi gerçekten büyük bir değişimden geçirmişti. Bu dönem ayrı bir yazı konusu ama alt tarafı 205 sözcük diyemeyiz, bazı şeyler çok daha büyük şeylerin göstergesi oluyor.    


Örneğin “tüm” diyemiyordunuz, “bütün” demek zorundaydınız ya da “devrim” diyemiyordunuz “inkılap” demek zorundaydınız. Bir de ihtilal vardı mesela. 60 Devrimi diyen bir kuşak 12 Eylül ihtilali demeye zorlanmıştı, net olarak hatırlıyorum. Hala da öyle kullanıyoruz. Tabii ki aslında ikisi de askeri darbe. Tam Mars + Güneş semboliği. Bizim gibi o dönemin gençleri için oldukça kafa karıştırıcı olmuştu bu, yaşam mı diyelim hayat mı, özgürlük mü hürriyet mi?

Bu sözcüklerin listesine ne yazık ki artık ulaşılamıyor. Anladığım kadarı ile önce kurum içi gizli bir belge olarak paylaşılmış, 1 Şubat 1985’te de ilan edilmiş ama sonra ortadan kaybolmuş, TRT yetkililerine göre bu belgeler “yanmış”. Yıllar sonra son dönemde Aslı Çavuşoğlu bu olayla ilgili eserler üretmiş, Fuat Ergin de bu sözlerle bir müzik yapıtı yapmış. İkisine de internetten ulaşılabilir.


Kendimi bildim bileli bir sağcı solcu kavgası sürüyor. Bu, tüm bir kültür üzerinden yürüyen bir kavga. Dindar olmak/olmamak, şöyle ya da böyle giyinmek, şu ya da bu fikir liderinin görüşlerine değer vermek, alaturka/alafranga tuvalete kadar giden bu ayrımın en çarpıcı yanlarından biri de kullanılan sözcükler. Devrim yerine inkılap, ilerleme yerine inkişaf ne bileyim işte barış yerine sulh falan kullanıyorsan mesela senin kimliğin ile ilgili net bir fikre kapılabiliriz ya da tam tersi. Şu anki Cumhurbaşkanı eski kelimeleri çok fazla kullanıyor, muhtemelen konuşmalarını hazırlayanlar bunu özellikle yapıyor.


Anneannemin şöyle bir sözü vardı, kulağıma küpe olmuştur: Kulağınla duyduğuna hiç inanma, gözünle gördüğünü yarısına inan derdi. O kadar doğru ki. Bir insanı dış görünüşü ile ki burada görünüşü bütünsel olarak kullanıyorum, görüntüsü, kullandığı kelimeler, yediği yemekler, işi gücü gibi, yargılayıp etiketlemeye acayip meraklı bir milletiz. Türkiye’nin halkını temsil eden Ay İkizler burcunda, dedikoduyu seviyoruz, bir de 12. Ev’de yani kapalı alanda. Kapalı kapılar ardında konuşmayı, arkadan konuşmayı seviyoruz yani gıybeti seviyoruz diyelim. 12. Ev hastaneleri ve hapishaneleri yönetiyor, dünyanın en fazla acil servise giden ülkesi bizmişiz. Yani bir sembol bu kadar direkt çalışabilir. Hapishaneler de dolup taşıyor zaten. İkizler gazetecileri sembolize eder, dünyada en fazla gazeteci hapseden de biziz maşallah. Bir de 12. Ev gizli düşmanları simgeler ki biz gerçekten de birbirimizin gizli düşmanıyız. Ama İkizler’in en önemli yönü ve konuyu bu kadar dağıttıktan sonra bağlayacağım yer şu ki İkizler dualite yani ikilik sembolüdür. İyi ve kötü. Sen iyi ben kötü. Bir de 29 derece. 29 derece Akrep semboliğini çalıştıran bir derece. Türkiye’nin zaten Güneş’i (liderleri/elitleri/yetkilileri), Venüs’ü (kadınları/sanatçıları/diplomatları), Jüpiter’i (fikir liderleri/din adamları/yargıçları/para piyasaları) Akrep bir de Ay’ı yani halkı temsil eden ana gösterge Akrep enerjisinde bir derece. Biliyorum kafa karıştırıcı ama Türkiye’nin haritasında her şey dönüyor dolaşıyor Akrep’e bağlanıyor ve bu çok çok yorucu bir deneyim haline geliyor hepimiz için. Gökyüzünde Akrep enerjisinin hâkim olduğu zamanlarda da böyle olağanüstü deneyimler yaşanabiliyor. Kültürü dönüştürmek için kelimeleri yasaklayalım mantığı da bunlara güzel bir örnek.


Şimdi Türkiye haritasında yine Mars enerjisi aktif. Yıl yöneticisi olan Mars tam 31 Mart seçimlerinde üstüne bir de ay yöneticisi olacak ve Türkiye’nin yönetimi temsil eden alanları duble aktif olacak. Yine vatan millet, güvenlik, korunma gibi konularda bol bol manipülasyon duyabiliriz. “Ben olmazsam Türkiye batar, ben yönetmezsem her şey mahvolur” harika bir argüman ve belli ki halkımıza çok etki ediyor. Üstelik seçim Türkiye’nin Mars’ının üzerinde Terazi’de olacak bir ay tutulması ile yine Koç burcunda yani Mars yönetiminde bir güneş tutulmasının öncesinde yani iki tutulma arası olacak. Tutulmanın yükselen yöneticisi de Mars ve o anda Mars gökyüzünde Satürn ile Balık’ta kavuşumda. Bütün bunlar Türkiye’nin inançları temsil eden alanında duran Uranüs’ün üstünde. Uranüs de çatışmayı destekleyen bir sembol, özellikle de Balık’ta, inançlar üzerinden. Yani sonuç olarak pek hayra alamet değil bütün bunlar. Balık temelde birliği temsil eder, umalım da bu çatışma enerjisi bir şekilde birleşmemize neden olacak sonuçlar getirsin.


Featured Posts
Check back soon
Once posts are published, you’ll see them here.
Recent Posts
Archive
Search By Tags
Follow Us
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page