top of page

Tove Ditlevsen ve “Çocukluk-Gençlik-Bağımlılık”


“Çocukluk tabut gibi uzun ve dar, kendi kendine içinden çıkmak mümkün değil. Hep ortada, herkesin gözü önünde, tıpkı Güzel Ludvig’in tavşan dudağı gibi”.


14 Ocak 1917’de Kopenhag’da dar gelirli bir işçi ailesinin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelir. Aynı gün yerel saatle 10:17’de 21° Yay’da bir Güneş Tutulması olmuş. Yani hem burcu (Güneş’i) hem de Ay burcu Yay. Doğum saatini bilmediğimiz için tutulmadan önce mi sonra mı doğduğunu bilemiyoruz. Ailesinin maddi durumu yüzünden 14 yaşına kadar okula gidebilmiş, kitapları yayınlanıp o işten para kazanana kadar ise temizlikçilik, sekreterlik de dahil birçok farklı işte çalışmış. Son dönemde okurken en çok etkilendiğim kitaplardan olan ve kendi hayatını anlattığı üçlemesini 60’lı yılların sonunda yazmış. Kitaplar Türkçeye “Çocukluk-Gençlik-Bağımlılık” adı ile çevrilmiş. “Bağımlılık” İngilizce “Dependency” sözcüğünden direkt çeviri. Aslında Danca orijinalinde üçüncü kitabın adı “Gift” ve bu hem “evli” hem “zehir” anlamına gelen bir sözcük çünkü yaşadığı bağımlılık üçüncü evliliği etrafında şekilleniyor. Bu çift anlamlı sözcük o kültürle ilgili nasıl ilginç bir sembol, değil mi? Ne İngilizcede ne de Türkçede evliliğe atfen böyle çift anlamlı bir sözcük yok bildiğim kadarı ile. Ama bir yandan da bağımlılık evliliği de tanımlayabilir, elbette kişinin ilişkisini nasıl yaşadığına bağlı olarak.


Ölse de geride bıraktıkları ile yaşamaya devam eden insanları hep merak ediyorum. Astroloji bu anlamda çok önemli bir araç çünkü kişi ölüyor ama haritanın tetik noktaları çalışmaya devam ediyor. Kendisi ile ilgili araştırma yaparken seyrettiğim bir videoda şöyle diyordu: “Tove Ditlevsen’in yaşamı geleneksel olana başkaldırı ile normal bir yaşama olan özlem arasında büyük bir mücadeleydi”.


Astrolojide mücadele deyince ilk akla gelen gösterge Mars. Ditlevsen’in haritasında Mars Başak burcunda ve hem Güneş hem Ay ile bir mücadeleyi simgeliyor. Güneş baba, Ay anne desek, gerçekten de anne ve babası ile kendi özgürlüğünü (Yay) ve emek vereceği şeyler (Başak) için ciddi mücadele vermiş. İlk kitap “Çocukluk”ta henüz altı yaşında olduğu zamanlara atfen şöyle yazmış: “Onunla (annesi) olan ilişkim yakın, acı dolu ve titrek ve sürekli beni sevdiğini gösteren bir alamet bekliyorum. Ne yaparsam hep onu memnun etmek, onu gülümsetmek, öfkesini yatıştırmak için yapıyorum. Çok yorucu bir iş bu çünkü aynı zamanda, birçok şeyi ondan saklı tutmalıyım.”


18 yaşında evden ayrılıp kendine kiralık bir oda tutup hayatını kurmaya girişmiş. Çok fakirlik çekmiş, bu ilk döneminde büyük sıkıntılar söz konusu. Ama 10 yaşında başladığı yazma işini hep sürdürmüş (Merkür) ve o mesleği olmuş. Merkür Oğlak burcunda, yöneticisi Satürn de Aslan’da. Oğlak çalışma ve disiplinle ilgili ve Mars ile ikisi de toprak elementinde ve uyumlular. Aslan yaratıcılık, Mars hareket, Merkür yazmak, eğitim konusundaki eksiklerine rağmen Danimarka’nın gelmiş geçmiş en önemli yazarlarından biri olmayı başarmış bir kadından bahsediyoruz. Hatta enteresan, ilk kitabını yayıncıya yolladığında editör ona “belli ki fazla Freud okuyorsunuz” demiş, oysa o, yaşamının o erken döneminde Freud’un kim olduğunu bile bilmediğini yazmış üçlemede. Yazarlığa dönecek olursak, İkizler burcunda retro olan bir Jüpiter’i var ki bu da Venüs’üne güzel bir açı yapıyor. Para kazandığı şeyi (Jüpiter) sevmesi (Venüs) ve bunun iletişimle, yazarlıkla (İkizler) ve yaratıcılıkla (Kova) ilgili olmasını sembolize ediyor. Aslan’daki Neptün ile de güzel açısı olan bu Jüpiter, onun kendinin deneyimlemediği şeyleri hayal etme ve yazıya dökme gücünü de simgeliyor. Tabii her Jüpiter İkizler yazar olacak diye bir şey olamaz, doğum saatini bilseydik bu etkiyi daha güzel anlardık.


Geleneksel olanla mücadeleye dönecek olursak; babasının bir kadının şair ya da yazar olmasının olası olmadığını söylemesini düşünebiliriz ama o bunu aşmış bir kadın. Yine o dönemlerde geleneksel olan bir kadının erkenden iyi bir koca bulup çoluk çocuğa karışıp eşinin ona ve çocuklara bakmasına izin vermesi. Ama Ditlevsen onu da aşmış. Hatta dört kere evlenmiş, yasa dışı kürtaj yaptırmış, bağımlılıkları yüzünden çocukları ile de sağlıklı ilişkiler kuramamış. Haritasında Venüs ile Uranüs Kova burcunda (geleneksel olana başkaldırma isteği), ikisi de retro olan Neptün ve Satürn Aslan burcunda tam onların karşısında. Neptün illüzyonları, hayalleri ve bağımlılıkları temsil ediyor, Satürn ise sisteme uyumu, sınırları. Aslan sabit bir burç. Belki de bir şekilde aynı anda hem sisteme uyumlu hem de tüm özgün haliyle kendisi olabileceğine inanmıştı. Aslan görünür olmak, isteklerini gerçekleştirmekle çok ilgili ve elbette hem sıradan hem sıra dışı, ikisinin bir arada olması mümkün olamamış. Satürn Aslan zor yerleşimlerinde, hele de retro olduğunda çocuklarla yaşanan sorunları da simgeleyebiliyor. 1978’de aşırı doz uyku ilacı alarak yaşamına son verdiğinde Boğa-Akrep tutulmaları oluyormuş ve önce Akrep’te bir Güneş tutulması sonra Boğa’da bir Ay tutulması da bu Venüs-Uranüs ve Neptün-Satürn karşıtlığına bizim T-Kare dediğimiz bir açı yapmış. Aynı zamanda o da Onat Kutlar gibi hem ikinci Satürn döngüsünü hem Uranüs karesini hem de Plüton karesini yaşıyormuş. Zaten hassas olan bünyesi için çok fazla etki gerçekten.


Enteresan olan o öldükten sonra da haritanın çalışmaya devam etmesi. Eserlerinin büyük çoğunluğu çok uzun yıllar başka dillere çevrilmemiş, üçlemenin iki kitabı 1985’te İngilizceye çevrilmiş ama son kitabı kalmış, çok da ilgi görmemiş. Ta ki Danca’dan çeviriler yapan bir İngiliz, Michael Favala Goldman üçlemeyi görüp son kitabı da kendisi çevirip hepsini bir arada yayınlatana kadar. 26 Ocak 2021’deki bu yayın onun birden dünyaca ünlenmesine sebep olmuş. 2021 sonunda da Türkçeye çevrilip yayınlanmış. Ve elbette şaşırmıyoruz, o sırada gökyüzünde onun doğumunda olan İkizler-Yay tutulmaları vardı. Güneş’i ile Ay’ının üzerinde ve sonra Jüpiter’inin üzerinde ve karşısında tutulmalar oluyordu. Gökyüzündeki Jüpiter ise Kova burcunda onun Venüs’ünün tam üzerinde ve Jüpiter’ine güzel bir açı yapıyordu. Müthiş değil mi? Unutmayalım ki Yay uluslararası olmakla ilgili bir burç ve doğduğundaki potansiyel ancak öldükten sonra gerçekleşebilmiş.


Daha yazsam sayfalarca yazarım ama sizi çok yormadan son kitaptan bir alıntı ile bitireyim: “Durmadan romanımı düşünüyorum. Konusunu tam olarak bilmediğim halde ismini biliyorum. Sadece yazıyorum, belki iyi olur, belki de olmaz. En önemlisi yazarken her zamanki gibi kendimi mutlu hissetmem. Kendimi mutlu hissedip etrafımdaki her şeyi unutuyorum, ta ki kahverengi el çantamı omzuma takıp alışverişe çıkmam gerekinceye kadar.”



Featured Posts
Check back soon
Once posts are published, you’ll see them here.
Recent Posts
Archive
Search By Tags
Follow Us
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page